Okçuluk, üst vücut, özellikle de omuz kuşağı kaslarının kuvvet ve dayanıklılığını gerektiren statik bir spordur (Mann ve Littke, 1989; Ertan ve ark, 2003). Okçuluk becerisi ise oku gösterilen hedefe doğru bir şekilde atabilme yeteneği olarak tanımlanmaktadır (Leroyer ve ark, 1933; Ertan ve ark, 1996). Okçuluk sporu, kassal ve postural yüklenmesi yüksek olan sporlar grubunda yer almaktadır (Açıkada ve Ergen, 1990). Okçulukta alınan özel pozisyon esnasındaki postural uyum başarı için oldukça önemlidir (Stuart ve Atha, 1990). Bu dengenin sağlanabilmesi için kasların, kuvvet, esneklik, dayanıklılık ve nöromuskular koordinasyon bakımından oldukça gelişmiş olması gerekmektedir. Ağırlığı sporcunun vücut gelişimine paralel olarak değişebilen yayın her bir gerilmesi esnasında yaklaşık 18-28 kg arasında bir kuvvete ihtiyaç vardır (Modern Okçuluk, 1989). Böyle bir denge becerisi içinde oldukça ağır antrenmanlar ve bu sürelerde tonlarla ifade edilebilen kuvvet harcanması gerekmektedir. Böylesi aşın bir yüklenme sonucu normal anatomik yapıdan bir takım sapmaların olacağı çeşitli araştırmalarda da ifade edilmektedir (Sliwe ve ark, 1993; Stuart ve Atha, 1990).
OKÇULUK SPORU NASIL YAPILIR?
Kaynak, Mahmut ULUKAN (2018)
Olimpik okçuluk; güç – kuvvet, denge, fiziksel ve ruhsal kondisyon, dayanaklılık, tepki – hız, zekâ, esneklik, dikkat, eş güdüm (koordinasyon), güdülenme, reaksiyon, vücut bütünlüğü, kaba ve ince motor beceriler gibi birden fazla özelliğin birlikte senkronize bir biçimde kullanılmasını gerektiren yüksek düzeyde disiplinli ve olimpik bir spor türüdür. Olimpik okçuluk sporu bu özellikleri bakımından bireylerin, fiziksel, psiko-motor (devinsel), bilişsel (zihinsel) ve psiko-sosyal alanlardaki gelişimleriyle doğrudan ve pozitif yönde ilişkilidir.
Taş Devri dönemlerine kadar köklü bir geçmişe sahip olduğu bilinen okçuluk sporu, ilk ortaya çıkış sebebi avcılık ve hayatta kalma mücadelesi olmakla birlikte, zaman içerisinde savaşlarda önemli bir silah olarak kullanılmış, savaş teknolojilerinde yaşanan değişimler ve modernleşme girişimleriyle birlikte insanların ve toplumların hayatlarında önce rekreasyonel bir etkinlik veya yarışma faaliyeti ve günümüzde ise karşımıza hem eğlence maksadıyla yapılan bir rekreasyonel faaliyet, hem profesyonelce yapılan bir iş, hem de olimpik veya paralimpik bir spor türüne dönüşmüştür. Okçuluk yarışmaları ilk zamanlarda, sabit ya da uçan kuşları vurmaya dayalıyken, daha sonraları cansız hedeflere atışlar yapılmaya başlanarak, daha modern bir spor anlayışı haline gelmiştir. Okçuluk branşını daha gelişmiş ve sistemli bir spor haline dönüştürebilmek düşüncesiyle, 1931’de Belçika, Fransa, Polonya ve İsveç’in öncülüğünde Uluslararası Okçuluk Federasyonu, yani kısa adıyla FITA (Federation Internationale de Tir L’Arc) kurulmuştur. Bu tarihten itibaren okçuluk sporunun gelişimi büyük bir hız kazanmaya başlamış ve 1933’te ilk defa Dünya Okçuluk Şampiyonası düzenlenmiştir.
Kaynak; Üstün TÜRKER (2020)